-size geliyorum, sizde saat güneşin körüne bilmem kaç çıkmaz kala...
-burası Terzela, burada basamaklar bile çıkmazlardan oyulma..
-kaç yuvarlak, kaç sessizliktim ben orada..
-bütün kuyular sizin, elimizde olduktan sonra bu falın ipi..
-erkekler kadınlara sevilerini saplıyorlar...
- gölgenizin dolabını açsam şöyle bir
uzmanlıkarı dökülecek hep karanlıkların...
-son olarak bütün seslileri kovdunuz hecenizden, neydi sanki o sesliler asalakleyin dudaklarda, sesizlerin sırtında bir yükten başka neydi ki? şimdi ama şimdi bir tanrıyla bir solungaç yanyana gelmiyordu bir türlü bir bilmecenin tezgahında. şaşırmalara tutuldum ilkleri, bir adam gördüm, ağzı ardına dek açık, çığlıklar çıkarıyor sandım ne bileyim, söylediler sonradan, esniyormuş, ufak tefek yanılgılara uğradım böyle, doğaldı o da, en çok istediğim halk türküsüne dönen yalnızlığımı söylemek şimdi,
en çok istediğim şimdi
sığ geçinen suçlanırızda
körük gözüyle girmek çekingen cehenneme
ve en çok bu yüzden aramaya çıkıyorum seslileri...